NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
هَنَّادٌ
عَنْ ابْنِ
أَبِي زَائِدَةَ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
بْنُ عُيَيْنَةَ
عَنْ زَيْدِ
بْنِ
أَسْلَمَ
عَنْ رَجُلٍ
مِنْ بَنِي
ضَمْرَةَ
عَنْ أَبِيهِ
أَوْ عَمِّهِ
قَالَ
رَأَيْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَهُوَ عَلَى
الْمِنْبَرِ
بِعَرَفَةَ
Damra oğullarından bir
adam, babasından yahut amcasından rivayetle demiştir ki:
Ben Resûlullah
(S.A.V.)'i Arafe günü minber üzerinde (hutbe okur) iken gördüm.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, V,
430.
Aslında minber mescidde
hutbe okunan basamaklı yerin adıdır.Nebi efendimiz önceleri hutbeleri mes-ciddeki bir hurma direğine
dayanarak okurlardı. Sonraları cemaat çoğalınca arkada ve uzakta olanların Hz.
Nebii görebilmeleri için üç basamaklı bir minber yapıldı. Sonraki devirlerde
minber, mescid ve camilerin diğer kısımları gibi sanatkârâne bir şekilde
yapılmaya başlandı.
Metinde geçen minberin
bu anlamda bir minber olduğu düşünülemez. Esasen "minber" kelimesinin
yükselmek ve sesi yükseltmek anlamına gelen "ne-be-ra" kökünde
geldiği düşünülürse, buradaki minber sözüyle mutlak olarak "yerden
yükseklik" kasd edilmiş olduğu anlaşılır. Bir numara sonra tercümesini
sunacağımız hadis-i şerifte Resul-i Ekrem'in o günkü hutbesini deve üzerinde
irad ettiği ifade edildiğine göre burada "minber" sözüyle devenin sırtı
kast edilmiş olmalıdır.